ABD ÖNCÜLÜĞÜNDE CIA’NIN VE NATO’NUN İSLAM DÜNYASINDA TERÖRÜ BESLEYEREK DÜNYAYI ŞEKİLLENDİRMESİ
NATO’nun Doğu’ya doğru genişlemesi büyük bir felaketle sonuçlanacaktır.[1]
ABD’li diplomat ve tarihçi, George F. Kennan(1904-2005)
CIA’nın Müslüman Din Adamlarını Kontrolü
Din günümüzde ticari alanda çok etkili, ikna edici, güvenilir bir pazarlama markasına dönüştürülmüştür.”[2] (Politik alanda da böyledir)
ABD’li yazar, Mara Einstein
Bütün dünyada din hâlâ toplumu yönlendiren en etkin olgulardan biridir. Eğer kötü niyetliyseniz, dini kullanarak insanları kendinize kolaylıkla inandırır, toplumu iliğine ve kemiğine kadar kolayca sömürebilirsiniz. Bunu en iyi din adamları ve politikacılar yapar. Bu acı gerçek tarih boyunca fazla değişmeden günümüze kadar süregelmiştir. Küresel alanda toplumları bu kadar kolay etkileyen din olgusu, istihbarat teşkilatları tarafından da kullanılır. Bu işi dünya genelinde en kapsamlı yapan CIA’dır.
ABD’de Ronald Kessler 2004 yılında yayımlanan “CIA Savaşta” adlı kitabında, CIA’in bütün dünyada din adamlarını nasıl satın aldığını ve maaşa bağladığını ve kendi çıkarları doğrultusunda nasıl kullandığını yazar. CIA’in İslam ülkelerinde İslam dinini ve din adamlarını kullanarak yürüttüğü siyasi faaliyetler vardır. Kessler’in belirttiğine göre ana dili Yunanca olan ve Yunanistan’dan ABD’ye göç etmiş bir ailenin çocuğu olan CIA Direktörü George Tenet ve diğer üst düzey CIA yetkilileriyle yaptığı görüşmelerden aldığı bilgiler vardır. CIA’in, kendilerini din adamı olarak tanıtan ve Müslüman olmayanlar hakkında daha yumuşak, uzlaşmacı, dinî mesajlar veren din adamlarını tespit ettiğini ve bunları kontrolleri altına aldığını kitabında belirterek bu konuda şöyle yazar:
“CIA kolaylıkla Müslüman akademisyenleri, medya mensuplarını, din adamlarını (imamları, mollaları vb.) maaşa bağlıyor (kontrolüne alıyor) ve onların ABD’nin terörle savaşta (gerçekte hukuksuz işgallerini) destekleyen uzlaşmacı mesajlar vermesini sağlıyordu. Diğer birçok dinî inanışta olduğu gibi İslam’da da herhangi bir kişi kendisini dinî lider olarak adlandırabilir. Bundan dolayı din adamlarını satın alarak onları sözde dinî lider olarak kendileri adına çalışan ajan gibi sahte dini liderler oluşturur… Bir CIA kaynağının verdiği bilgiye göre; CIA’in medyayı kullanarak bu tip Müslüman din adamlarını destekleyerek ılımlı Müslümanlar yarattığına dikkat çekiliyor.[3]
Bundan dolayı ılımlı İslam, dinler arası diyalog gibi sloganlarla kendilerini küresel alanda pazarlamaya çalışan fakat arkasındaki küresel soyguncu güçlerin kontrolünde, onların çizdiği roller içinde hoşgörülü din adamı kisvesinde emperyalist sömürücü güçlerin ekmeğine yağ sürenlere dolaylı yolla kendi ülkelerini de bu güçlerin sömürüsüne, soygunlarına açanları iyi tespit etmek gerekmektedir. Bu din adamı kisvesinde kendi menfaatlerine ve küresel güçlere hizmet edenlerin tek sermayesi takiyedir. Bu takiyeyi en başarılı olarak 15 Temmuz 2016 akşamı maskesi düşene kadat uzun zamandan beri CIA’nın kontrolü altında hareket eden Fethullah Gülen yapıyordu. Gülen’in bu kadar hızlı yükselip bir terör örgütüne dönüşmesinin üç sbebi vardı. Birincisi 1970’lerden itibaren iktidardaki hatta muhalefetteki siyasetçilerin çoğunun Gülen ve hareketine yol vermesi. İkncisi ABD ve CIA koruması altına alınması. Üçncüsüde milyrlarca dolarlık imparatorluğunu kaydı olmayan paralarla yapmasıydı. Kara para, onun aklanması terörün tetikçilerindendir.
Kaçakçılık, uyuşturucu ticareti, mafyanın oluşması, kayıt altına alınmadan yapılan parasal işlemler, aslında terörü besleyen diğer ana kaynaklardan biridir. Bugün illegal yollardan para kazananlar, kara parasını aklamaya çalışanlar bu paraları offshore denilen vergi cennetlerinde saklamaktadırlar. Bu sistem terörün kullandığı ve faydalandığı bir yoldur. Barack Obama’nın güvenlik ve terör başdanışmanı (chief counter-terrorism advisor) John Brennan, offshore konusunda Mart 2011’de şöyle diyordu: “… Terör olaylarıyla etkili şekilde mücadele etmenin bir yolu da Bahama, British Virgin Islands, Gibraltar ve Cayman Adaları gibi offshore bankacılığı yapan merkezleri ve offshore bankacılık sistemi içinde özellikle terörü finanse eden, para aklama operasyonlarının kontrol altına alınmasıdır.”[4] Terörü biraz da kapitalist düzenin yozlaşmış yapısı tetiklemektedir.
Afganistan’dan Ortadoğu’ya, El-Kaide’den İŞİD’ e Kadar Uzanan Planlı Terörün Perde Arkası
Açıkça beyan edilemiyor fakat herkes ABD gizli servisinin cihatçı IŞİD’in mimarı olduğunu biliyor. [5]
Kanadalı Prof. Michel Chossudovsky, 2014
ABD ve İngitere radikal İslamcıları, komünistlere ve vatanseverlere karşı Araplara ve Arap kökenli olmayan İslam dünyasına karşı etkili bir silah olarak kullandı.[6]
ABD’li istihbarat uzmanı araştırmacı, yazar, gazeteci, Robert Dreyfuss, 2006
NATO’nun el kitabında resmen nasıl terör uygulanacağının kuralları yazılmaktadır. NATO bünyesindeki eğitimlerde kullanılan bir el kitabı olan “Sahra Talimnamesi 31-15” adıyla Türkçe’ye de çevrilmiştir. Bu talimnameye göre kontrgerilla örgütlenmesinin çalışmaları içerisinde adam öldürme, bombalama, silahlı soygun, işkence, kötürüm hale getirme, adam kaçırma, tedhiş, olayları tahrik, misilleme, rehine alıkoyma, kundakçılık, sabotaj, kara propaganda, yalan haber yayma, zorbalık, şantaj gibi yöntemlerin kullanılacağı açıklanıyordu.
NATO’nun bu kanunsuz operasyonları, Batı basını tarafından yarı resmî ağızlardan 1990 yılı başında itiraf edilmeye ve medyaya yansımaya başlamıştı.[7] NATO, çeşitli devletlerde örgütlediği, adeta devlet içinde devlet olan ve her türlü kanunsuz işi yapan Gladyo adlı örgütü kurmuştu.[8] Belçika NATO merkezindeki arşiv, tüm Gladyo eylemlerinin ‘kozmik oda’sıdır. Eğer burası bir gün açılırsa, sadece bugüne kadar bildiklerimizi değil, bilmediğimiz birçok şeyi de öğrenmiş olacağız.[9]
Amerikanın ve dış politkalarının bir nevi dokunulmazlığı vardır. Amerikanın yanlış ve saldırgan politkalarını eleştirenleri Amerika düşman olarak kabul eder, anti demokratik, ve hürriyet düşmanı olarak ilan eder. İngiliz gazeteci ve Ortadoğu uzmanı olan Robert Fisk bu konuyu şöyle izah eder; ‘11 Eylül 2001 saldırısından sonra özellikle Orta-Doğu’da her kim ABD politikalarına karşı geliyorsa kişi suç işliyordur ve terör yanlısıdır demektir. ‘[10]
Emperyalizmin en önemli özelliği, legal alanlar yanında illegal alanları da kontrolü altında tutarak zaman zaman onları kullanmasıdır. ABD gizli servisleri dün ve bugün dünyadaki uyuşturucu trafiğini bizzat kontrol eder ve yürütür. Tıpkı İngilizlerin 19. yüzyılda Çin’i afyon bağımlısı yapması gibi, ABD de uyuşturucuyu hem illegal operasyonları için para kaynağı, hem de hedef ülkeleri içeriden çökertmek için kullanır. Sonrada bu paraları Batı bankalarında aklar. Ekonomisine kaynak sağlar. ABD, İngiltere ve diğer yandaşları desteğinde paralı askerleri teröristleri yalnız Ortadoğu’da değil Orta Asya, Gürcistan ve Ukrayna’da Rusya’ya karşı kullanmaktadırlar. ABD, küresel mafya yöntemleriyle küresel terör örgütleri oluşturdu.
‘Soğuk Savaş’ın ve Yeni Dünya Düzeni’nin yazılmamış bir bölümü vardır. Bu da ABD’nin bazen açıkça bazen gizlice muhafazakar-radikal İslamist aktivistleri desteklemesi ve cesaretlendirmesidir.’ [11] ABD radikal Müslüman grupları silahlandırıp yönlendirme tecrübesine 1980’lerde Afganistan’da başladı. CIA’nın Afganistan’da 1980-1989 arası Sovyetler Birliği ve Sovyet yanlısı Afganistan hükûmetine karşı Afgan mücahitlerini silahlandırma ve finanse etme programının kod adı Siklon Operasyonu ( Operation Cyclon ) idi. Siklon Operasyonu CIA’nin o döneme kadar yapmış olduğu en uzun ve maliyetli gizli operasyonlarından biriydi. [12]
ABD işte Afganistan’daki Sovyet Rusya işgaline karşı 9 yıl süresinde başarılı bir şekilde örgütlediği ülkesi için savaşan mücahidlerden sonra Usamae Bin Ladin gibi adamlar birçok gruba bölünen eli silahlı terörist canavalar oluşturacak ve bunları kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya devam edecekti. Sovyetlere karşı savaşmaları için ABD eliyle ile yaratılan Usame Bin Ladin gibi raikal İslamcı ve takipçileri ve El Kaide ve Taliban doğdu.[13]Sonra İŞİD başta olmak üzere bir çok terör örgütü ortaya çıktı. Sonra bu örgütler başta komşu Pakistan olmak üzere İslam dünyasına yayıldı. Bu her yere yayılan teröristlerden dolayı 1980’lerin sonlarına doğru Pakistan’ın kadın Devlet Başkanı Benazir Butto (1953-2007) George W. Bush’a Frankeştayn’lar yaratıyorsunuz demişti.[14] O da Ekim 2007’de suikaste kurban gitti. ABD’nin arkasında olduğu İslamcı teröristler denilen oluşumun perde arkasının en kısa anlatımı budur.
‘ABD Afgan çocuklarını radikal İslam öğretisine göre eğitmek için ders kitaplarına milyonlarca dolar harcadı. ‘Pakistan kanalıyla İslami gruplara yapılan Amerikan yardımı , askeri yardımla sınırlı değildi. Washington Uluslararası Kalkınma Ajansı aracılığıyla Afganistan’da laik kurumların yok edilmesi dini telkin sürecini finanse etti. ‘[15] Bundan sonra Afgan eğitim müfredatına şiddeti özendiren içerik ve görseller egemen olmaya başladı. CIA destekli dini okulların sayısı yalnız 1980’de 2 bin 500 sayısını buldu. CIA Taliban iktidarında(1996-2001) dini okulları ve radikal İslam felesefesine dayalı okul-medrese müfredatını daha çok desteklediği görüldü. 11 Eylül saldırısının gerçekleştiği 2001 yılına gelindiğinde Afganistan’da CIA destekli dini okulların sayısı 39 bini geçmişti.[16]
ABD Afganistan macerasında ,yalnız ezeli düşmanı Sovyetlere karşı savaşta ‘dini etkili bir silah ’ olarak kullanabileceğini değil bunu bütün İslam ülkelerinde uygulayabileceğini gördü. CIA’nın eliyle silahlandırılan ve ‘mücahit’ dahil çeşitli isimlerce adlandırılan güçler vasıtasıyla ‘Allah yolunda Cihad’ın teşvik edilmesi ABD için bulunmaz bir silaha dönüştü. Böylece CIA, cihat kökenli terörist üretmeyi bir sektör haline getirdi ve bu çok tehlikeli uygulama Afganistan, Ortadoğu derken Avrupa’ya kadar yayılarak bugüne kadar geldi.
‘İŞİD’in silahları Amerika’dan, paralar Arabistan’dan(ve Katar’dan) yönetim ve eğitim ise Pakistan’dan sağlanmıştır. Türkiye’nin İŞDİ oluşum sürecinde verdiği destek unutulmamalıdır. İŞİD’e olan dış destek dikkate alındığında İngilizlerin I.Dünya Savaşı sonrası Ortadoğu’da şekillendirdiği sınırların yerine Irak ve Suriye’yi istediği gibi şekillendiren İsrail ve ABD odaklı sınırlar ortaya çıkmaktadır.’[17]
ABD Başkanları da el altından CIA’nın NATO’nun organize ettiği bu terörist yetiştirilmesine hep göz yumdu. İngiltere’de ABD’de ülkelerindeki camilerdeki radikal İslami yapılanmalara göz yumuyorlardı.Terör uzmanı Yehudit Barsky 2005 yılında ABD’deki camilerin yüzde 80’i Suudi parası ve etkisiyle şiddet eğilimine yönelip radikalleşti demişti.[18] ABD’nin iç ve dış politikaları devamlı şiddet üretiyordu. Fakat kendilerini bütün dünyaya barış ve demokrasi hamisi olarak sunuyorlardı. Bu göz boyamaya Nobel kurumu bile alet oluyordu.
Başkan Obama’nın 2009 yılında Barış Nobeli alması bütün dünyayı aptal yerine koymaktan başka bir şey değildi. 1960’larda ve 70’lerde Güney Amarika’yı, Uzak Doğuyu kan gölüne çeviren politikaların planlarını yapan, savaş suçlusu olarak yargılanıp tutuklanması gerektiği konusunda hakkında kitaplar yazılan[19] Henry Kissinger’in 1973 yılında Nobel Barış Ödülü alması ise kara bir komedi idi. ABD’nin meşhur Time dergisi bile bu ödülleri eleştirmişti.[20]
ABD’ne 11 Eylül 2001 de yapılan terör saldırısı[21] dünyada büyük yankı yarattı. Suçlu hemen bulundu.Olayın sorumlusu, ABD’nin kendi eliyle yarattığı Usame Bin Ladin liderliğindeki EL-Kaide idi. El Kaide oğul Bush döneminde Afganistan ve Irak işgallerini sağladı. Irak ve Suriye’de yine rejimi devirmekte kullanıldı. Suriye’de El Nusra adını aldı. Kısaca özetlersek, ABD’nin Afganistan’da eliyle yetiştirdiği El Kaide örgütü, ABD’nin kontrolü altında Ortadoğu’ya getirilecek bazı kolları isim değiştirerek Suriye’de El Nusra olacak bir kısmı IŞİD olacak ve değişik adlarla bir sürü terör örgütüne bölünerek Ortadoğu’yu kaosa sürükleyeceklerdi. ABD’nin arkasında olduğu bu politika ABD’nin saldırgan işgalci politikalarını meşru kılmaya yarayacak önemli bir kozdu.
ABD, artık işgal etmek, kontrol altına almak istediği bölgelere önce bunları sürüyor, sonra terör tehlikesi var diye önce ABD halkının ve medyasının eleştirilerini susturuyor, sonra BM ve diğer ülkelerin eleştirilerini önlüyordu. Böylece kolaylıkla terör var diye hedeflediği ülkeleri işgal etmek için oluşacak kamuoyu baskısını bertaraf ediyordu. Terör artık ABD’nin en büyük silahı olmuştu. Ekim 2001’de Afganistan’ı, 2003’de Irak’ı, Ekim 2011’de Libya’yı, ve 2011’den itibaren eliyle yetiştirdiği terörist gruplar vasıtasıyla Suriye’yi kısmen işgal etme ve bölmeye devam etmektedir. Yalnız Suriye’de, Rusya ve İran; Suriye’ye arka çıktığı için ABD’nin hesapları tam tutmayacaktı.
İŞİD, başlangıçta ve şimdi günümüzde dahi gücünün ne kadar büyüyeceğini nerelere kadar gidebileceklerini bilmedikleri için kendi ideolojisine uygun olarak kendisine ne isim vereceğini bile tam bilmiyordu. Bu terör örgütü, diğer terör örgütlerinin kollarıyla birleşip sesini duyurmaya başladığı 2000’li yılların ortalarından itibaren değişik isimlerle anıldı [22]ve en sonunda ‘İŞİD’ (Irak Şam İslam Devleti)’ de karar kıldı. Bu isimde sonradan değişik şekilde anılmaya başlandı. [23]
ABD’nin her sene yayınladığı ve terörist grupların listesini verdiği resmi raporlarda PKK terörsitler listesinde baş köşede yer alıyordu.[24] Bu raporda bu örgütün terör faaliyetlerinin 40 bin kişinin canına mal olduğunu belirtiyordu. Buna rağmen ABD, PKK’ya açıkça destek verdiğini artık saklamıyordu. Bunu 2014’den itibaren Batı medyası da dile getiriyordu. [25] Bu raporlara aykırı hareket edip kendi eliyle terörist ilan ettiği gruplara ve PKK’ya yardım etmesi tek başına ABD’nin işine geldiği her fırsatta terör gruplarını kullandığının en büyük ispatıdır.
ABD, emperyalist planlarını hayata geçirken en masrafsız ve kolay yolu bulmuş durumdadır. Radikal İslamcı teröristleri kullanarak işgal edeceği yerlerde kendisine yol açtırmakta bu sıra da Müslümanı, Müslümana kırdırmaktadır. Bu gerçeği görmeyen işine gelmediği için uyanmayan Müslüman yöneticilerin hala ABD’yi dost görmeleri ondan medet ummaları ABD’ye askeri üs vermeleri [26]Müslüman dünyasının en büyük sorunlardan biridir. Terrör tehlikesinden daha büyük bir sorundur. Aslında ABD’nin temel dış politikaları kendi başına uluslararası bir terör kaynağıdır. Bu ortamda İslam ülkelerinin bir gelişme göstermesi mümkün değildir.
Terör belasıyla uzun yıllar mücadele eden Türkiye’nin insan ve ekonomik açıdan büyük kaybı olmuştur ve ilerlemesinin önünde büyük engel teşkil etmiştir.[27] Hele silahlarımızın çoğunu ABD’den almamız ve ona tamamen bağımlı kalmamız çok büyük hata olmuştur.
[1] George F Kennan, A Faitful Error, The New York Times, 05.02.1997
[2] Mara Einstein, Brands of faith: Marketing religion in a commercial age, Routledge, New York, 2007.
[3] Ronald Kessler, The CIA At War, St. Martin Grifffin Publ., New York, 2004, s. 276.
[4] “National Security Advisor Powers US Homeland Security Case”, International News Network, 19.03.2011, http://chiefcounterterrorism.blogspot.com/.
[5] Prof. Michel Chossudovsky, The Terrorists R Us. The Islamic State Big Lie, Global Research, 23.09.2014. What is not mentioned in the media reports is that the heads of State and heads of government who have endorsed America’s campaign against the Islamic State, advised by their respective secret services, are fully aware that US intelligence is the unspoken architect of the Islamic State, which is part of a vast network of US supported ‘jihadist’ terrorist entities. Countries are either coerced into supporting the US sponsored resolution or they are complicit in the US terror agenda.
[6] Robert Dreyfuss, Devil’s Game:How the Uinted States Helped Unleash Fundamentalist Islam, New York: Metropolitan Books, 2006
[7] Clyde Haberman, “Evolution in Europe; Italy Discloses Its Web Of Cold War Guerrillas”, The New York Times, 16.11.1990;
Vulliamy, “Secret agents, freemasons, fascists… and a top-level campaign of political ‘destabilisation’”, The Guardian 05.12.1990.
[8] Daniele Ganser, NATO’s Secret Armies: Operation Gladio and Terrorism in Western Europe, Frank Cass, New York, 2005
[9] Clyde Haberman, “Evolution in Europe; Italy Discloses Its Web Of Cold War Guerrillas”, The New York Times, 16.11.1990;
Vulliamy, “Secret agents, freemasons, fascists… and a top-level campaign of political ‘destabilisation’”, The Guardian 05.12.1990.
[10] Robert Fisk, The Great War For Civilisation; The Conquest of The Middle East (London: Harper Perennial Publ.2006) s.1034
[11] Robert Dreyfuss, Devil’s Game:How the Uinted States Helped Unleash Fundamentalist Islam, New York: Metropolitan Books, 2006, s.2
[12] Peter L. Bergen, Holy War Inc: Inside the Secret World of Osama bin Laden, New York: Free Press, 2001, s.68
[13] Usame bin Ladin 1979 yılında Pakistan’a gelerek Sovyetlere karşı savaşan mücahit güçlere katıldı. Ladin, babasından kalan tüm servetini komünizme karşı , cihat için dökmeye hazırdı. Cezayir’den, Sudan’dan ve Mısır’dan Arap savaşçılar örgütledi ve Afganistan’daki mücahit güçlere kattı. Afganistan’da başlayan bu harekete ‘Afgan Cihadı’ adı verildi. Bu uzun zamandır uykuda olan cihat fikri, koşullara uygun yeniden aktive edildi. Usame bin Ladin’in kurduğu denilen aslında ABD eli ile kurulan başına da Usame bin Ladin’in getirildiği Sunni El-Kaide örgütü de bu ideolojinin vurucu gücü oldu. ABD, Sünni Afgan Cihadını her yönden destekliyordu. Hatta dönemin ABD başkanı Ronald Reagan mücahidin liderlerini Beyaz Saray’da oval ofiste kabul etmiş ve onları özgürlük savaşçıları olarak tanımlamıştı. Böylece cihat, Sovyetlere karşı bir tür özgürlük mücadelesi ideolojisi haline geldi.
[14] Mark Hosenball, War on terror: The road to September 11, Newsweek, 30.09.2001
[15] Michel Chossudowsky, 9/11Analysis: From Ronald Reagan and the Soviet –Afghan War to George W Bush and September 2001, Global Research, 09.09.2010
[16] Hamide Yiğit, Tekmili Birden İŞİD, Istanbul: Tekin Yay. 2016, s.216-2017
Michel Chossudowsky, 9/11Analysis: From Ronald Reagan and the Soviet –Afghan War to George W Bush and September 2001, Global Research, 09.09.2010
[17] Hüseyin Hakkı Kahveci, Yeşil Hücreler, İstanbul: Togan Yay. 2014, s. 297
[18] Robert Spencer, Most U.S Mosques Teach Violance, Human Events, 14.06.2011
[19] Christopher Hitchins, The Trial of Henry Kissinger, London-New York: Verso, 2001
[20] Jack Philips, Nobel Winnin Wrangling :Barack Obama- Henry Kissinger , Time, 07.10.2011
[21] 11 Eylül 2001 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri‘nde ki iki farklı hedefe intihar saldırısı düzenlemesiyle gerçekleşen bir dizi saldırı. Saldırılar sonucunda 19 hava korsanı dahil 2.996 kişi hayatını kaybederken, 10 milyardoların üstünde maddi hasar meydana geldi.
[22] – İlk kurulduğu ve eylem yapmaya başladığı 2001-2004 yıllarda ismi ‘Cemaat el-Tevhid vel-Cihad’
– Ekim 2004’te ‘Tanzim Kaidat el-Cihad fi Bilad el-Rafidayn’-‘Mezopotamya El Kaidesi’- ‘Irak el Kaidesi’
– Ocak 2006’da ‘Mücahidin Şûra Konseyi’
– Ekim 2006’da bu isim ‘Irak İslam Devleti’ olarak değiştirildi. – Nisan 2013’te ‘Irak ve Şam İslam Devleti’ adını aldığı ilan edilmiştir – Suriye’de ve Irak’ta ki toprak kazanımlarıyla birlikte üyeleri ve sempatizanları arasında “İslami Devlet’ (İslam Devleti) olarak anılmaya başlandı.
[23] Türkiye’de resmi organlar ve basın, uzun zaman bu terör örgütünden kendisine verdiği ismin Türkçeleştirilmiş ve kısaltılmış şekli olan IŞİD’i kullandı. Her zaman olduğu gibi birkaç sene sonra uyanıldı ve birden İslam Devleti ve İslam’ın terör örgütü ile yan yana anılmasından rahatsız olundu. Türkiye’de siyasi iradenin de bu ismi kullanmaması sonucu yayın organları IŞİD ismini bir kenara attı bu örgüt Arapça adlandırılış şekliyle “ad‐dawlah al‐Islamiyah fi’l‐Iraq wa ash‐Sham”ın kısaltılmışıyla, DAEŞ olarak adlandırılmaya başlandı.
IŞİD’in İngilizce’de karşılığı ISIS ve ISIL kısaltmalarına denk geliyor. ISIS kısaltması IŞİD örgütünün tam karşılığına (The Islamic State of Iraq and al Sham) tekabül ediyor. Kasım 2015’de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Paris’te Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nde katıldığı konferansta ki konuşmasına kadar, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütüne ilişkin tüm açıklamalarında örgütten kısaltılmış adıyla, yani ‘IŞİD’ olarak bahsediyordu fakat Paris’te örgüt için ilk kez ‘DAESH (DAEŞ-DEAŞ)’ terimini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın örgüte DEAŞ demekte ki amacı; ‘terör örgütünden veya terör devletinden bahsederken İslam sözcüğünün kısaltılmış halini bile ağzına almamak.’ Fakat siz ister buradan İslam kelimesini çıkartın ister görmemezlikten gelin bu örgüt Allah adına hareket ettiğini iddia edip koyu şeriat kurallarına bağlı bir İslam devleti kurmaya çalışıyor ve bu örgüte katılanlar güçlerini Kuran’ın-islam’ın emirlerinden aldıklarına inanıyorlar. Kendileri gibi düşünmeyen herkesi kafir ilan edip öldürüyorlar. Kısacası bu katliamları İslam adına yapıyorlar.
[24] Country Reports on Terrorism 2015 https://www.state.gov/j/ct/rls/crt/2015/
https://www.state.gov/j/ct/rls/crt/2015/257523.htm
Chapter 6. Foreign Terrorist Organizations; Kurdistan Workers’ Party (PKK) Partiya Karkeran Kurdistan; the People’s Defense Force;.. Description: Founded by Abdullah Ocalan in 1978 as a Marxist-Leninist separatist organization, the Kurdistan Workers’ Party (PKK) was designated as a Foreign Terrorist Organization on October 8, 1997. The group, composed primarily of Turkish Kurds, launched a campaign of violence in 1984. The PKK’s original goal was to establish an independent Kurdish state in southeastern Turkey. In recent years, however, the PKK has spoken more about autonomy within a Turkish state that guarantees Kurdish cultural and linguistic rights. Activities: In the early 1990s, the PKK moved beyond rural-based insurgent activities to include urban terrorism. Anatolia became the scene of significant violence, with some estimates suggesting at least 40,000 casualties.
[25] Liz Sly, U.S. military aid is fueling big ambitions for Syria’s leftist Kurdish militia, The Washington Post, 07.01.2017
Erika Solomon, PKK terorists crucial to fight against Isis, Financial Times, 16.08.2014
Dean Murphy, Are the US, France, and UK lining up to support the ‘terrorist’ PKK in Iraq?
The Christian Science Monitor, 15.08.2014
[26] ABD dünyada mümkün olan her yere askeri üs kuruyor. ABD dünyada 70 ülkede yaklaşık 800 tane askeri üssü bulunuyor. Ülke dışındaki ABD askeri üsleri 2015 yılı itibariyle ABD’ye senede 150 milyar dolar üzeri bir maliyeti var. Hem ABD hem dünya için büyük tehlike arzediyorlar. David Vine, Base Nation: How U.S. Military Bases Abroad Harm America and the World , New York: Metropolitan Books, 2015
[27] 1984’de başlayan PKK teröriyle, 2015 yılından itibaren diğer terör örgütlerinin de devreye girmesi ve Suriye’deki terör nedeniyle Türkiye’ye göç edenlerin maliyetiyle 2017 yılına gelindiğinde 30 yılı aşkın sürede bugünkü hesaplamalarla 1.5 trilyon dolar olduğu söyleniyor. 11 Mayıs 2015 günü dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın toplantısında yaptığı açıklamada’ 30 yılda 40 binin üzerinde insanımızı kaybettik. İç ve dış politika, özellikle de demokratikleşme, bu olumsuz süreçte derinden yara aldı. Ekonomik maliyet ise çeşitli hesaplamalara göre ki ben asgarisini veriyorum 350 milyar dolar civarında oldu….